15 Mart 2012 Perşembe

Aşı yaptırmak mı yaptırmamak mı???


Aşı içindeki cıva çıkartılınca otistik çocukların sayısı azaldı!
Bazı aşıların içinde bulunan cıvanın (timerosal) otizme neden olup olmadığı tıp dünyasında önemli bir tartışma konusu. Bu konu hakkında yapılan bilimsel çalışmaları Prof. Dr. Ahmet Aydın sizler için yorumladı
26/05/2011 - 11:51
1990 yılardan itibaren çocuklarda görülen nörolojik gelişim ve davranış bozukluklarında müthiş bir artış olmuştur. Örneğin günümüzde ABD’de her 6 çocuktan birine bir gelişim/davranış bozukluğu tanısı, her 166 çocuktan birinde de otizm tanısı konulmaktadır.
Bu süre zarfında bazı çocuk hekimleri, nörologlar, psikiatristler ve ebeveynler bazı bilimsel ipuçlarını dayanarak otizmdeki bu artıştan önemli ölçüde bazı aşılarda bulanan timerosal adlı cıva bileşiğini ileri sürdüler.
Fakat tıbbi kanaat önderlerinin büyük çoğunluğu ise aşıdaki timerosalin otizme neden olduğu fikrinin bilimsel bir dayanağının olmadığını, bir safsata olduğunu söyleyerek karşıtlarını suçladılar ve aşı firmalarının örtülü ya da açık desteği ile yapılan bazı araştırmaları göstererek kendi haklılıklarını bilimsel olarak kanıtlamaya çalıştılar. Onlara göre tıp ilerledikçe daha önce dikkate alınmayan davranış bozukluklarına da artık teşhis konuluyordu; hastaların sayısı da bu yüzden artıyordu.
Başlangıçta makul gibi görünen bu açıklama yıllar içinde geçerliliğini kaybetti. Çünkü tanı kriterleri aynı kalsa da artış durmuyordu. Bu müthiş artışı izah edecek önemli bir göç dalgası da yoktu. ‘Cıva otizm yapıyor’ diyenler daha fazla taraftar toplar hale geldi. Konu defalarca Amerikan Temsilciler Meclisinde tartışıldı.
Bunun üzerine 7 Temmuz 1999’da Amerika Pediatri Kurumu (AAP) ve Amerika Birleşik Devletleri Halk Sağlığı Servisi (PHS) bileşik bir toplantı yaparak kesin bir kanıt olmamasına rağmen bir önlem olarak (çok fazla gönüllü olmasalar da) tiomerosalin (cıva) aşılardan çıkartılmasına karar verdiler. O tarihten itibaren ABD’de cıva kademeli olarak aşılardan çıkartıldı.
Otizm bulguları aşıları aldıktan birkaç yıl sonra (genellikle 3-5 yaşlarında) ortaya çıktığı için sonuçlar 2003’ten sonra alınabilirdi. Nitekim Journal of American Physicians and Surgeons’ın 2006 Mart sayısında yayınlanan ve Mark ve David Geier (baba-oğul) tarafından kaleme alınan araştırmaya göre ABD tarihinde ilk defa otizm azaldı.
Resmi halk sağlığı verilerinin irdeleyen bu çalışmaya göre Californiada 1995 yılında yılda 120 civarında olan ‘ortaya çıkan yeni otistik çocuk sayısı’ 2000’de 600’e ve 2003 yılında 800’e fırlamıştır. 2006’nın başında vaka sayısı 1000’in üzerinde beklenirken 620’ye inmiştir. Yani reel olarak %22, beklenilen sayıya göre ise %40 kadar azalmıştır.

Yıl
Yeni Ortaya çıkan olgu sayısı
1995
2000
2003
2006
120
600
800
  620*
* Beklenen sayı 1000’in üzeri

 
TÜRKİYEDE AŞI HABERLERİ

Geçen yıla kadar Türkiye’de aşıların otizme yol açabileceğine dair haberler hiç yok değilse de son derece azdı. Konu 28 Ağustos 2005 Vatan Gazetesi’nde ‘Korkunç şüphe’ 30 Ağustos 2005 Sabah Gazetesi’nde ise ‘ Aşı kurbanları’ başlığı ile manşete çıktı. Haber büyük yankı uyandırdı.Bu sırada bazı üniversite kuruluşları, pediatri dernekleri ve Tabip odaları bilimsel (!) verilere dayalı açıklamalarında hiçbir tehlikenin olmadığını, aşılardaki cıvanın düşük miktarda olduğunu, bir midyeninkinden daha az cıva içerdiğini söyleyerek aşı karşıtlarını yerin dibine batırdılar. Hatta bu tarz düşünenleri aşı düşmanı ilan edip ‘halkın sağlığını tehlikeye atmakla’ suçladılar.

Fakat ABD ve Avrupa ülkeleri bu tip aşıları niçin yasaklamışlardı? ABD ve Danimarka’daki aşı firmalarının ısmarladıkları ve sonuçlarını tahrif ettikleri araştırmaları bilimsel dayanak olarak ileri süren ülkemizin kanaat erbapları, ‘cıva otizme yol açabilir’ diyenleri aşı düşmanı ilan edip suçladılar. Peki bu üretici ülkeler, ucuz bir koruyucu olmasına rağmen kendi ülkelerinde sattıkları aşılardan cıvayı niye çıkartmışlardı? Bizimkiler kraldan çok kralcılar ya da bu konuda çok bilgisizler. İki durum da çok kötü.
Karşı tarafa çamur atmak kolaydı, fakat otistik anne babaları ikna etmek mümkün görünmüyordu. Çünkü ateş düştüğü yeri yakıyordu. Birçok yüksek eğitimli ebeveyn, psikiatrlarının ‘bu safsatalarla uğraşmayın ‘ diye itiraz etmelerine rağmen çocuklarına detoksifikasyon işlemleri ve hiperbarik oksijen tedavisi yaptırıyorlar, özel diyetler uyguluyorlar ve çoğu kez de fayda görüyorlardı!
Hurafelere hiç de inanmayan bu insanlar hekimlerinden umut kestikleri için internette okuduğu şeyleri çocuklarına kendileri uygulamak zorunda kaldılar. Halbuki uygulamak istedikleri şeyler, DAN protokolü, son derece de bilimseldi. Neyse ki önlerinde örnek alacakları nükleer tıp uzmanı Dr. Cem Kınacı gibi idealist bilim adamları da vardı. Gazetede çıkan haberlerden sonra birçok otistik çocuk ebeveyni kendi çocuklarının başına gelenlerin başkalarının çocuklarının başına gelmemesi için Sağlık Bakanlığına müracaat ettiler. Yoğun baskı altında kalan Sağlık Bakanlığı geçen ağustosta bir açıklama yaparak bundan sonra timerosal içermeyen aşıların kullanılacağına dair söz verdi. Neyse bu da önemli bir ilerlemeydi. Artık mızrak çuvala sığmıyordu.
1980’li yılların ortalarında sadece karma (difteri-tetanoz-boğmaca), çocuk felci ve kızamık aşıları uygulanıyordu ve bunlardan sadece karma aşı cıva (timerosal) içeriyordu.İki yaşına kadar 4 kere aşılanan çocuk ortalama (4x25)= 100 μg timerosal alıyordu. 1990 yılların başında menenjit (HiB) ve sarılık (Hepatit B) aşıları da rutin aşılar arasına katıldı. Böylece 2 yaşındaki bir çocuğun enjeksiyon yolu ile aldığı cıva miktarı 100 μg’dan 237.5 μg’a yükselmiş oldu (Bak Tablo 1). Çoklu dozlarla yapılan toplu aşılamalarda ise tehlike daha da büyüyordu. Çünkü aşı şişesi iyi çalkalanmadıysa şişenin sonunda kalan bölümü alanlardaki cıva miktarı daha da yükseliyordu.
Tablo 1. Aşıların içerdiği cıva miktarları
Yıl
Aşı
Cıva/doz
Doz sayısı
Toplam Cıva
Kümülatif Cıva
1980 ortaları
1980 sonları
1990 başları

Karma (DTP)
Menenjit (HiB)
Sarılık
(Hepatit B)
25 μg
25 μg
12.5 μg
4
4
3
100 μg
100 μg
37.5 μg
100 μg
200 μg
237.5 μg
 
Timerosal nedir?
 
 Timerosal aşıların içinde kullanılan bir koruyucudur, onların mikropla bulaşmasını engeller. 1920’li yıllarda piyasaya çıkmış 40’lı yıllardan itibaren de aşılarda kullanılmaya başlamıştır. Timerosalin %49.6’sı cıvadır; metabolize olduğunda etilcıva ve tiyosalisilata dönüşür. Mikropları tahrip eden esas etken etilcıvadır.
Akut cıva zehirlenmesi ölüme yol açarken kronik cıva zehirlenmesi kalp hastalığı, otizm, konuşma bozukluğu, hiperaktivite, havale gibi çok sayıda hastalığa neden olur. Kronik cıva zehirlenmesinde görülen duyusal, nörolojik, motor, davranış nörotransmitter ve biyokimyasal bozuklukların aynısı otizmde de görülmektedir.
Cıva etkisini nasıl göstermektedir?

Cıva bileşiklerinin yağda erime özellikleri fazladır. Beyin ve sinir sitemi hücrelerinin büyük bir bölümü yağdan oluştuğu için cıvadan en zarar görürler. Cıva özellikle membran (zar) yapısındaki proteinlere bağlanarak hücra zarlarının işlevlerini bozarlar; akıcılığı kaybolan membran sertleşerek hücrenin çabuk yaşlanmasına neden olur. Beyin hücrelerinde onlara özgü nörotübül denilen boncuk tarzında yapılar vardır. Cıva nörotübül yapımını sağlayan tubulin adlı yapıyı tahrip eder. 

Cıva otizmin tek nedeni midir?

Otistik çocukların önemli bir bölümünde kan ve doku cıva düzeyleri yüksektir. Ama her otistik çocukta civa yüksek değildir. Yani cıva otizmin önemli bir nedenidir ama tek nedeni değildir. Kurşun, alüminyum gibi ağır metallerin yanında sütteki kazein, buğdaydaki glüten ya da çok sayıda başka nedenler de otizme yol açabilmektedir.

Her cıvaya maruz kalan çocukta otizm niçin görülmemektedir?

Her cıvaya maruz kalan çocukta otizmin görülmemesi genetik, bağışıklık ve beslenme faktörlerinin olumlu etkilerine bağlıdır. Yapılan çalışmalar otistik çocukların çoğunun ağır metalleri diğerlerinden daha yavaş vücut dışına çıkartabildiklerini göstermektedir. Cıvanın toksisitesinden korunmak için cıva içeren aşılardan kaçınılması, fazla cıva biriken büyük balık ve deniz ürünlerinin tüketilmemesi, diş tedavilerinde amalgam kullanılmaması gerekir.

Aşıların içinde bulunan etil cıva toksik olmayan bir madde mi?
Balık ve deniz ürünlerinin içinde bulunan cıva, daha farklı bir molekül olup metil cıvadır. Fakat hem etil cıva hem de metil cıva aynı derecede toksiktir. Yani cıva cıvadır.

Yiyeceklerden mi aşılardan mı daha fazla cıva alıyoruz?

Bu durum diyete göre değişir. Balık ve deniz ürünlerini fazla yiyen kişiler aşılara göre daha fazla cıva alabilirler ama, burada iki önemli unsur gözden kaçmamalıdır?

1) Ağızdan alınan cıva sağlıklı gıdalar yiyen bağırsaktaki faydalı mikrop düzeni normal olan kişilerde kana geçmeden dışkı yolu ile atılabilirler. Halbuki aşılar iğne yolu ile verildiğinden cıva kesinlikle kana geçer.
2) Aşı olan bir bebek doğduğu günden itibaren cıva ile tanışmaktadır. Halbuki genellikle hayatın ilk yılında deniz ürünlerini ya yememekte ya da çok az yemektedir. Beyin gelişiminin çok hızlı olduğu hayatın ilk aylarında ağır bir metalin ya da başka bir toksinin beyin üzerindeki hasarı daha fazla olmaktadır.

Kan ve idrar seviyelerine bakmak ağır metal zehirlenmesinin derecesi hakkında tam bilgi verebilir mi?

Kan ve idrar seviyelerine bakmak ağır metal zehirlenmesinin derecesi hakkında tam bilgi vermeyebilir. Dokularda birikim olmasına rağmen kan ve idrar düzeylerinin yüksek olmaması mümkündür. Zaten bu çocuklar ağır metalleri yavaş boşalttıkları için otistik olmaktadırlar. Bu gün için en iyi yöntem DMSA gibi boşaltmayı hızlandıran bir ilaçtan sonra idrardaki ağır metallere bakılmasıdır. Nadir durumlarda bu yöntem bile doku düzeylerini tam olarak göstermemektedir.

Diyetimiz cıva ya da başka bir ağır metalin vücuda girmesini azaltabilir ve girenlerin eliminasyonunu hızlandırabilir mi?

Aşağıdaki diyet ve takviyeler cıva ve diğer ağır metallerin detoksifikasyonuna yardımcı olur.
• Taş devri diyeti (un ve şekerden fakir, et, süt ürünleri,taze sebze ve meyveden zengindir)
• Yararlı bağırsak mikropları (kefir, ekşiyen yoğurt, turşu vb)
• Kabızlığın engellenmesi ve günde 2-3 kez dışkıya çıkılması (magnezyum, yeşil yapraklılar, kefir, yoğurt)
• Sarımsak: içerdiği kükürt ile cıvayı uzaklaştırır
• Selenyum
• Çinko
• Askorbik asit (C vitamini)
• Balık yağı

Cıva ya da başka bir ağır metalin eliminasyonu ilaçlar ile hızlandırabilir mi?

Cıva, kurşun gibi ağır metaller DMSA ya da DMPS ile suda eriyen bileşikler yaparlar ve idrar yolu ile atılabilirler. Bu ilaçlar ağır metalleri etkili bir şekilde vücuttan uzaklaştırırlar. DMPS’nin yan etkileri DMSA’dan daha azdır.

Hangi aşıları yaptıralım?

Timerosal sadece karma aşı, hepatit (sarılık) aşısı, menenjit(HiB) aşısı ve grip aşılarında bulunabilmektedir. Bakanlığın sağlık ocaklarında yaptırdığı karma aşı, hepatit (sarılık) aşısı, menenjit(HiB) aşısı timerosal içerirken, eczanelerde satılan bu aşıların çoğu artık timerosal içermemektedir. Grip aşısı ise nerede satılırsa satılsın hala timerosal içermektedir.

Ağızdan verilen felç aşısı ve kızamık aşısı timerosal içermediği için kullanılması sakıncalı değildir.
Grip aşısı zorunlu bir aşı değildir, etkisi de kuşkuludur. O nedenle bu aşıyı kullandırmayı gerektiren özel bir hastalık yoksa grip aşısı yaptırmayın.
Rizikolu bir durum mevcut değilse, cıva aşılar içinden çıkartılıncaya kadar karma aşılara 2. değil 5-6. aylarda başlanabilir. Yine anne B hepatiti taşıyıcısı değilse Hepatit B (sarılık) aşısı da 5-6. aylara ertelenebilir. Aşıları geciktirmakteki amaç, beyin gelişimi daha fazla tamamlamış olan bebeklerin beyinlerinin toksik maddelerden daha az etkilenmeleridir. Ama bu kararı Sağlık Bakanlığının ilgili uzmanlara danışarak bir an önce alması gerekir. Her geçen gün çocuklarımızın aleyhine çalışmaktadır.
Kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısı timerosal içermemesine rağmen neden otizme neden olmakla suçlanıyor?
Kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısı timerosal içermese de otizme neden olabilir. Bağırsaktaki faydalı mikroplar (probiyotikler) Th1 adı verilen bağışıklık hücrelerinin yolunu uyarır. Bu yolun uyarılması mantarlar ve virüslerin vücuttan uzaklaştırılmasını sağlar.
Sezaryen doğum, anne sütünün kullanılmaması, doğal olmayan katkılı gıdaların aşırı tüketilmesi, ekşimeyen yoğutların ve kaymak bağlamayan pastörize ya da UHT teknolojisiyle üretilmiş sütlerin tüketilmesi, geleneksel fermante gıdaların (kefir, yoğurt, sirke vb) az tüketilmesi ve sık antibiyotik kullanılması bağırsaktaki faydalı mikrop düzenini büyük ölçüde alt üst eder.
Bu sırada Th2 yolu ise aşırı uyarılır; sonuçta bağırsak geçirgenliği artar, bazı maddeler bağırsaktan kana sindirilmeden geçer. Vücut tarafından düşman olarak algılanan bu maddeler bağışıklık sistemi tarafından tahrip edilir. Bu sırada sağlam dokular da bundan zarar görür. Astım, egzema, tiroidit ve çeşitli otoimmün hastalıklar oluşur. Bu yeteri kadar sindirilemeden kana geçen maddeler arasında buğdaydaki glüten ve sütteki kazein de vardır ki otistik çocukların önemlice bir bölümünde bu maddelere karşı aşırı bir duyarlılık gelişir.
Th1 yolunun yetersiz uyarılması halinde vücut mantarlar ve virüsler ile yeterli mücadele edemez. Bu nedenle Kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısındaki 3 virüs ile birden baş edemez. Yine aynı nedenden dolayı otistik çocuklarda mantar enfeksiyonları ve alerjik hastalıklar sıktır.
Bu nedenle kızamık aşısı tek yapılmalıdır. Kızamıkçık ve kabakulak hastalıkları hafif geçirildiği için bu hastalıklara karşı aşılanma gerekmez.
Aşı olmayan topluluklarda otizm nadir mi?

Evet. Örneğin ABD’de otizm sıklığı yakjaşık 1:150 iken, Ohio eyeletinde yaşayan ve dini nedenler ile aşı olmayan Amiş adlı etnik grupta bu oran yüz kat daha düşük olup 1:15,000’dir.

OTİZMDEN KORUNMANIN YOLLARI

Doğum öncesi tedbirler

Hamile kalınmadan en az 6 ay önceden itibaren anne adaylarının aşağıdaki tedbirleri alması gerekir (Bu tedbirler birçok doğumsal anormalliği, prematüriteyi, düşük doğum tartısını ve birçok hastalığı da önleyecektir.
Varsa dişlerindeki civa içeren amalgam dolgu maddesinin çıkartılması.
Cıva ve diğer ağır metaller içeren balık ve deniz ürünlerinin yenmemesi (hamsi ve sardalye gibi küçük balıklar daha az ağır metal içerir).
Gebelik sırasında timerosal (cıva) içeren aşıların (grip, menenjit, tetanoz) aşılarının yaptırılmaması. İhtiyaç halinde menenjit (Hib) ve tetanoz aşılarının timerosalsiz olanlarının yaptırılması (Grip aşılarının hepsi timerosal içerir. Hamilelere grip aşılarının yaptırılması gerekmez. Çünkü grip sağlıklı beslenen bir gebeyi genellikle fazla etkilemez. Kaldı ki grip aşılarının koruyuculukları da oldukça kuşkuludur).
Taş devri diyetinin yapılması
Unlu ve şekerli gıdalardan kaçınılması
Bol taze sebze ve meyve yenilmesi
Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tatlandırıcı içeren ‘light’ hafif yiyecek ve içecek tüketilmemesi
Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaları yenmemesi
Yeterli balık yağı (omega-3) alınması (1-3 gram/gün).
Ayçiçeği, mısır, soya, pamuk ve margarin gibi omega-6 ve trans yağ asitlerinden zengin yağları diyetinizden çıkartın. Bunların yerine zeytinyağı ve doğal hayvani yağların (tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı) yenilmesi.
Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza gibi probiyotiklerden (faydalı mikroplar) zengin gıdalarla beslenilmesi.
Ekşimeyen yoğurtların, kaymak bağlamayan sütlerin tüketilmemesi.
Pastörize ve homojenize sütlerden mümkün olduğunca kaçınılması. UHT teknolojisi uygulanılmış olan kutu sütlerinin tüketilmemesi.
Özgür dolaşan hayvanların etinini ve yumurtasının yenilmesi
Çevresel toksinlerden ve sigaradan uzak durulması.
D vitamini düzeylerinizi yükseltmek için dengeli bir şekilde güneşlenilmesi ya da D vitamini takviyesi alınılması (günde 2000 ünite kullanılması güvenlidir).
Kesinlikkle flor tablet takviyesinin yapılmaması, florlu diş macunu kullanılmaması, kullanılacaksa yutulmaması.

Doğum sonrası bebekte alınacak ek tedbirler

Zaten zorunlu olan fenilketonüri taramasının yapılıp yapılmadığının kontrol edilmesi (fenilketonüri de otizme yol açan bir hastalıktır, yenidoğan bebeklein topuğundan bir damla kan alarak yapılır).
İlk altı ayı tek başına olmak üzere anne sütünün bir yıl ya da daha iyisi iki yıl boyunca alınması
Çocuklarda yutmayacaklarından emin oluncaya kadar florlu diş macunu ve ayrıca flor tableti verilmemesi (sodyum florür toksiktir). Diş çürüklerinin en önemli nedeninin unlu ve şekerli gıdalar olduğu unutulmamalı.
Cıva içeren aşıların yaptırılmaması.
Sağlık Bakanlığının belirttiği zorunlu aşılar dışındaki aşıların yaptırılmaması.
Günde 1 gram kadar balık yağı tüketilmesi.
Ek gıdaların doğal olmasına dikkat edilmesi ve un ve şeker içeren gıdaların mümkün olduğunca verilmemesi (bebekte de Taş devri diyetini uygulayın)
Bebeğin güneşlendirilmesi ya da D vitamini takviyesi verilmesi (günde 1000 ünite -10 damla D vit 3- kullanılması güvenlidir.)

Kaynak: beslenmebulteni.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder