24 Aralık 2012 Pazartesi

Maydonoz çorbası tarifi,hem şifalı hem de nam nam...


Merhabalar,
Uzun bir aradan sonra size yeniden yazmak çok güzel..
Bugün yine yeni bir haberle karşınızdayım..Bundan sonra bu köşede sizlerle sağlıklı ve tabiî ki şifalı yemek tarifleri paylaşacağım…Umarım siz ve aileniz beğenirsiniz…

Gelelim ilk tarifimize;
   
MAYDANOZ ÇORBASI TARİFİ
Malzemeler:
1Bağ maydanoz.(Uçucu yağlar,apiin,B1,B2,C vitaminleri)
6Diş sarımsak(A,B VE bol miktarda C vitamini,iyot,kükürt)
3Yemek kaşığı zeytinyağı(Bol fosfor ve E vitamini)
1.5 yemek kaşığı  un
1 Su bardağı süt (protein,yağ,vitamin,kalsiyum,ve fosfor)
Toz beyaz biber
Tuz
½ toz zencefil (Uçucu yağlar,fenol bileşikleri,nişasta,kalsiyum,B ve C vitaminleri)
3 Su bardağı su

Yapılışı:
Sarımsaklar incecik doğranıp zeytinyağında sotelendikten sonra üzerine un ilavesiyle hafif kavrulur..
Kıyılan maydonozlar üzerine eklenip süt ve baharatı konulup karıştırılır.
Su ilavesiyle pişirilir.
Sütü sevmeyenler omum yerine sadece suyla da pişirebilirler..
 Pişince blendırdan geçirip geçirmemek zevkinize kalmış.
Şifası:
Her gün düzenli yenen maydonoz şişmanlamayı önler.Özellikle sapları kuvvetli idrar söktürücüdür.Terleticidir.Vucutta biriken zehirli maddeleri boşaltır.Cilk güzelliğiüzerine olumlu etkileri vardır.

Her mevsim pişirilebilecel bir çorbadır.

Afiyet olsun.
Not:A.Marankinin şifalı yemekler tarifi kitabından alıntıdır..

11 Aralık 2012 Salı

Kıyafet yönetmeliğine uzman bakışı...

Adem Güneş
Sorunlar, tek tip kıyafet içine saklanarak çözülemez


Uzmanlar, çocuklarda görülen davranış problemini analiz ederken ‘kök’ probleme inmeye çalışır. ‘Yansıyan’ problemlerle uğraşmazlar.

Anne babalar ise çocuklarında gördükleri problemlerin temeline inmek yerine, problemin dışa yansıyan kısmını ortadan kaldırmaya çalıştıkları için, çocukları ile her dönemde yeni ve enteresan sorunlarla karşı karşıya kalıyor.
Mesela, tırnaklarını yiyen bir çocuğun ebeveyni, bu problemi ortadan kaldırmak için kimi zaman çocuğun tırnaklarına acı biber sürer, kimi zaman parmaklarına yara bandı yapıştırır, kimi zaman da kızar, azarlar ve böylece çocuğun tırnak yemesinin önüne geçmeye çalışır. Bu yöntemler bazen işe yaramış gibi görünse de tırnak yemeyi bırakan çocukta bir süre sonra alt ıslatma veya tikler görülmeye başlayabilir. Bu defa ebeveyn çocuktaki bu problemleri yok etme gayretine girmişken, hiç beklenmedik bir anda okulda yeni bir sorun patlak verir: “Çocuğunuz arkadaşları ile kavga ediyor, derslerini hiç dinlemiyor.”
İşte ebeveynler çoğu defa böylesi bir kısır döngünün içine girdiklerini fark ettiklerinde artık bir uzman desteğine ihtiyaç duyduklarına inanır.
Uzmanlar ise böylesi problemlerle karşılaştıklarında, mesela, tırnak yemeyi bir problem olarak görmez. Alt ıslatma da bir problem değildir aslında. Veya çocukta görülen tikler de bir uzman için asıl problem değildir. Bunların her biri ‘yansıyan’ problemdir ve çocuğun “duygu dünyası”nda var olan bir “kök” problemin habercisidir. Eğer uzman, bu haberciyi ortadan kaldırmaya çalışırsa, o zaman kökte yatan asıl probleme ulaşamaz. Tırnak yemek bir habercidir ve bir çocuğun duygu dünyasına derinleşen uzman, çoğu defa tırnak yeme davranışının kökeninde çocuğun kendisini yetişkinlerin yanında ‘güçsüz, yetersiz, değersiz’ hissetmesin yattığına erişebilir.
Böylece uzman, aslında kökte yatan bu ‘yetersizlik’ hissi ile mücadele eder, çocuğa yetersizlik hissi veren yetişkinleri daha duyarlı hâle getirirse, tırnak yeme olarak dışarıya yansıyan problemin de kendiliğinden ortadan kalktığı görülür.
Bütün bunları neden söyledim…
Geçen günlerde okullardaki tek tip kıyafet uygulaması kaldırıldı, kıyafet serbestisi getirildi.  
Ben de geçen haftaki yazımda “Ülkemiz çocuklarının üzerindeki deli gömleği nihayet çıkartıldı” diyerek bu durumun çocuk dünyasına nasıl olumlu yansıyacağını işlemiştim.
Ancak gelen maillerden gördüm ki ebeveynler ve yöneticiler okullarda kıyafet serbestisi getirilmesinden dolayı endişeli…
Kimi ebeveyn “Kıyafet serbestliği ile çocuklar okula her gün başka kıyafetle gitmek için birbiriyle yarışacaktır” derken, kimi yönetici, “Fakir çocuklar eski ve yıpranmış kıyafetlerle okulda mahcup duruma düşecek” diyor… Bir başka ebeveyn marka tutkunu olan çocuklarının kendilerini nasıl da zora sokacağının endişesini yaşıyor.
Ve daha onlarca endişeli mail.
Her ne kadar bazı ebeveynler kıyafet serbestliğine böyle baksa da ben bir uzman olarak bu endişelerin temelinde, anne-babaların çocuklarındaki kök problemlerin üzerini ‘okul önlüğü’ ile örtmeye çalıştıklarını üzülerek görüyorum.
Bir çocuk marka bağımlısı ise marka bağımlılığı bir ‘kök’ problem değildir, bu ‘yansıyan’ bir problemdir. Ebeveynler kıyafet serbestisi ile marka bağımlılığının daha da üst seviyeye çıkacağını düşündüğü çocuğunun bu durumunu tek tip okul kıyafetiyle örtmek yerine, korkusuzca problemin derininde neler yatıyor diye durup düşünmesi pedagojik olarak daha sağlıklı olur. Veya bir fakir çocuğu tek tip kıyafet içinde ‘gizlemek’ yerine, o çocuğun bu hali, o okuldaki ebeveyni harekete geçirmeli ‘sağ elin verdiğini sol el görmemeli’ düsturu ve el birliğiyle o çocuğun kök problemini çözme gayretine girilmelidir.
Evet, endişeler yersiz değil, ancak tırnak yiyen çocuğun sorunu tırnağına bant yapıştırarak çözülemeyeceği gibi, her gün yeni bir kıyafet isteyen çocuğun sorunu da tek tip kıyafetle çözülmez.
Kıyafet serbestisi ebeveynlere ve yöneticilere çocuklardaki kök problemlerin görünmesi ve çözümü için bir fırsat verecek.
Bu fırsatı kazanca dönüştürmek lazım...